Merhaba!!!
1965 Ankara doğumluyum. Gümüş takı ile birlikteliğim ortaokul yıllarıma kadar gider. Hep sevmişimdir gümüş aksesuar kullanmayı. Ankara’yı bilenler bilir Çıkrıkçılar yokuşu Hamamönü o tarihlerde daha salaş mekânlardı, ben lise ve üniversite dönemimde buralardan topladığım gümüş parçaları birleştirerek dizme yöntemiyle kendime takılar yapardım. D.T.C.Fakültesi’nde Antropoloji okurken, okul konumumuzun bölgeye yakın olması da önemli bir avantajdı, okul çıkışında keyif aldığım bir şeydi gezip parça toplamak. Çevreme göre farklı olmayı hep sevdim, çok olan şey beni hala cezbetmez. Bu yüzden, yaptığım takılarda da bunu yakalamak istiyorum ürünün ikincisini yapsam dahi, tamamen el yapımı oldukları için farklılık mutlaka olmaktadır. Şöyle söyleyeyim; üniversitede ders sırasında koridorda yürürken, o sessizlikte, sınıftaki arkadaşlarım “Senin geldiğini takıların sesinden anlıyoruz” derlerdi, düşünün ne takıştırırmışım 😀😀😀
Hep gümüş takı yapım işi için bir arayış içindeydim, Antalya’da yaşıyor olmam bu işe girerken büyük zaman kaybına neden oldu. Bu arada, bir grup arkadaşımla, evden yine dizim şeklinde takılar yaptık bir süre. Bundan 5 sene önce, Antalya Olgunlaşma’nın kuyumculuk kursunu buldum ve nihayet isteğime kavuştum. Şu anda yine Olgunlaşma’nın 2 senelik ustalık programına devam etmekteyim. Uzun süre evde kendime çalışma alanı kurdum fakat detay çok fazla olduğu için zor olmaya başladı. 3 arkadaş atölye açtık, çalışmalarıma oradan devam ediyorum, ve eğitime devam tabii! Ürünlerimi internet sitesinden satışa sunuyorum. Büyük keyif alıyorum ve “Yürü Serap” diyorum kendime 👍👍 Ürettikçe, mükemmeli aramayı değil, küçük kusurlarla da olsa içimden geleni yapmayı öğrendim…
Hani Mimar Sinan, mükemmel olmadığını göstermek için hep bir kusur bırakırdı ya camilerinde, yapılarında. Aynı şekilde, ölümü de şahane ama natamam denebilecek bir yaşta değildi. Yüz değil, tam doksan dokuz buçuk yaşında son nefesini verdi.” (USTAM VE BEN Elif Şafak sayfa 468 1.Baskı 2013)